Sonbahar hüzün ve hazan sözcüklerini çağrıştırır. Oysa okullar için durum tam tersidir

Okulların çocuk seslerine yeniden kavuştuğu bir mevsimdir sonbahar. Okulların açılmasına haftalar kala heyacan başlar. Bir taraftan kitap, defter, kalem gibi okul ihtiyaçları gözden geçirilirken, diğer yandan da kılık kıyafetler hazırlanır.

Bu heyecanı yalnızca öğrenciler ve anne babalar değil, öğretmenler de her yıl yeniden yaşarlar. Çarşıya pazara çıktığımızda bu heyecanın nasıl dışa yansıdığını görürüz. Ancak ilk heyecanlar hep başka olmuştur yaşamımızda: Çocuğumuzun ilk gülücükleri, ilk sözcükleri, ilk adımları, ilk ayrılıklarımız, ilk karşılaşmalarımız, ilk aşklarımız. Her şeyin “İLK”i başkadır, bambaşka heyecandır.  Okula ilk adımları atmak da anne, baba ve çocuklar için böylesine bir heyecandır işte.

Okul, bir çocuk için ailesinden sonra ilk sosyal kurumdur. Artık çocuğun yaşamında sadece anne baba  önemli olmayacak, öğretmen  ve arkadaşları da önem kazanacaktır. Çocuk, okulda, hem birey olmayı, hem de bir grubun üyesi olmayı öğrenecektir.  Ayrıca paylaşma, işbirliği, haklar ve sorumluluklar, yarışma gibi kavramlar çocuğun hayatında yer almaya başlayacaktır.

Günümüzde ilköğretime yeni başlayacak çocukların okula uyumları konusunda eskiden olduğu gibi önemli güçlükler yaşanmamaktadır. Çünkü okul öncesi eğitimin yaygınlaşması çocuğun önceden okul ortamını tanıyarak gelmesine yardımcı olmaktadır. Ayrıca okul öncesi eğitim kurumları, çocukların okul olgunluğu kazanmalarını sağlamaktadırlar. Böylece öğrenciler ilköğretime adımlarını atarken sosyal, duygusal, bilişsel, dil ve fiziksel gelişim alanlarında okula hazır gelmektedirler. Bu da onların okula uyumlarını kolaylaştırmakta ve ilk adımlarının olumlu deneyimlerle sonuçlanmasına vesile olmaktadır. Ancak zaman zaman okula alışmalarında ve uyum sağlamalarında güçlükler yaşanabilmektedir.

Çocuğun okula alışmasında ve uyum sağlamasında etkili olan başlıca faktörler şunlardır

  • Anne – çocuk ilişkisi (anne – çocuk arasında bağımlı bir ilişkinin olması, annenin kaygılı bir kişilik yapısına sahip olması, ailede çocuğa tanınan fırsatlar, annenin ve babanın aşırı koruyucu tutumu vb…),
  • Çocuğun kişiliği (çocuğun özgüveni, kaygılı bir kişilik yapısına sahip olması, anneye bağımlı olması, sosyal gelişim düzeyi, içedönük / dışadönük kişilik vb…),
  • Çocuğun herhangi bir okul öncesi eğitim kurumuna gitmemesi ve kapalı bir aile ortamında büyümesi (çekirdek ailenin dışa kapalı bir model olması, çocuğun aile dışındaki yetikinlerle çok fazla karşılamaması vb…),
  • Çocuğun başarısız bir okul öncesi deneyimi yaşaması,
  • Ailede okula başlayan çocuğun, kendisinden daha küçük bir kardeşinin olması ve ona kıskançlık duyması,
  • Çocuğun okul kavramı ve okul ortamı konularında yeterince ön bilgi sahibi olmaması

Okula alışmada ve uyum göstermede güçlük yaşayan çocuklara nasıl yardım edilebilir?

  • Annenin çocuğu ile okul konusunda tüm gerçekleri (okulda çocuğun yaşayacakları vb.) korkutmadan ve kendi kaygılarını yansıtmadan önceden anlatması yararlı olabilir.
  • Çocuğun gideceği okul önceden ziyaret edilerek okul ve sınıf ortamı konusunda bilgi sahibi olması sağlanabilir.
  • Annenin, çocuğun okulla ilgili yaşadığı kaygıları anlamaya çalışması ve nedenleri konusunda biligi sahibi olması yararlı olabilir.
  • Anne babanın okul konusunda özendirici konuşmalar yapmaları, okulla ilgili anılarından söz etmesi yararlı olabilir.
  • Okulun ilk günlerinde çocukla birlikte okula gitmek ve çocuğu yüreklendirmek, olumlu sonuç verebilir.
  • Uyum güçlüğü yaşayan çocuklara mutlaka öğretmenin ve okulun desteğinin alınması gerekir. Öğretmenin çocuğun okula alışmasında ve okulu sevmesinde önemli rolünün olduğu unutulmamalıdır.
  • Okul başladıktan 10 gün sonra hala güçlükler yaşanıyorsa ve tik, tırnak yeme, alt ıslatma, kekemelik gibi bazı belirtiler de eşlik ediyorsa, mutlaka uzmana başvurulmalıdır.